Yazar "Turan, Ömer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çatışma, diyalog, ittifak: Medeniyetçi söylemin yükselişi ve Türkiye-AB ilişkilerine etkileri(2011) Turan, Ömer; Adak, SevgiBu makale medeniyetler arası diyalog söyleminin uluslararası düzlemde ortaya çıkışını ve buna paralel olarak Türkiye-AB ilişkilerinin merkezine yerleştirilmesi sü- recini ele alıyor. Medeniyetler arası diyalog söylemi öncelikle Samuel Huntington tarafından ortaya atılan medeniyetler çatışması tezine bir yanıt olarak formüle edildi. 2002-2005 döneminde bu söylemin Türkiye-AB ilişkilerinin ana çerçevesine dönüşmesi gerek Türkiye gerekse AB kamuoylarında destek gördü. Bu destek ile birlikte Türkiye, medeniyetler arası diyalog söyleminin medeniyetler ittifakı projesine evrilmesine katkıda bulundu. Baştan itibaren medeniyet aidiyetlerini ve medeniyetler arası diyalog fikrini önemseyen ve Türk dış politikasının bu fikirlere atıfla yeniden şekillendirilmesini savunan Ahmet Davutoğlunun dışişleri bakanı olması ile birlikte medeniyetler arası diyalog fikri gündemdeki ağırlığını artırdı. Makale dört bölümden oluşmakta. İlk bölüm medeniyetler arası diyalog fikrinin 1990ların sonunda doğuşunu medeniyet temelli düşünce ve analizlerin yükselişi çerçevesinde tartışıyor ve siyaset felsefesi, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi farklı dallardaki yansımalarına odaklanıyor. İkinci bölüm medeniyetler arası diyalog söyleminin Türkiye-AB ilişkilerinde merkezî bir konuma yerleşmesi sürecini ele alıyor. Üçüncü bölüm, Türk dış politikasında AKPnin giriştiği alternatif arayışını medeniyetçi dönüş olarak adlandırmayı öneriyor ve konuya ilişkin Davutoğlunun çalışmalarını ve güncel tartışmaları değerlendiriyor. Dördüncü ve son bölüm ise genel olarak medeniyet temelli analizler ile medeniyetler arası diyalog fikrine, özel olarak da bu fikrin Türkiye-AB ilişkilerinde somut bir projeye dönüş- mesine ilişkin bir dizi soru ve eleştiri getiriyor. Esas olarak makale, medeniyetler arası diyalog söyleminin Hungtingtonın çatışma tezine uygun bir yanıt ve Türkiye-AB ilişkileri için verimli bir zemin oluşturmadığı argümanını savunuyor.Öğe Emperyalizm Karşıtlığı ve Kemalizm: tek-Parti dönemindeEuropacentrisme'in tasfiyesi ve iktibasçı inkılâbtartışmaları(2014) Turan, ÖmerTek-parti döneminin düşünce tarihi, dönemin fikir ayrılıklarını ele alırken, genel olarak iktisatpolitikaları tartışmalarına odaklanmıştır. Bu makale ise şu ana kadar üzerinde çok durulmamışbir fikir ayrılığına odaklanmayı hedefliyor. Celâl Nurinin Türk İnkılâbı kitabını (1926) ve ŞevketSüreyyanın Kadro yazılarını tartışarak, Kemalist entelektüeller arasındaki farklı modernleşmetahayyüllerini değerlendiriyor. 1920ler ve 1930lar boyunca, Kemalist entelektüeller bir dizi ku- ramsal sorunla karşı karşıya kalmışlardı. Bu sorunların başlıcası Batı dışı bir toplumda modern- leşmenin hangi temeller üzerine inşa edileceğiydi. Bu makale koşulsuz Batılılaşmadan yana tavırkoyan Celâl Nuri ile ve özgün modernleşme projesinin gereğini savunan Şevket Süreyyanın yaz- dıklarına odaklanarak Kemalizm içi bu tartışmayı incelemeyi hedeflemektedir.Öğe Erken Cumhuriyet Döneminde İnkârcılık, Emvâl-i Metrûke ve Devlet Kapasitesi1(2015) Öztan, Güven Gürkan; Turan, ÖmerBu makale erken Cumhuriyet döneminde inkârcılığı ve Emvâl-i Metrûkelerin tasfiyesine iliskin düzenlemeleri incelemektedir. Makalenin ana argümanı, Cumhuriyet rejiminin Emvâl-i Metrûke tasfiyesinden sağladığı yararın yeni rejimin insa ettiği 1915'e dair inkârcılığı da açıklayan temel unsurlar arasında yer aldıgıdır. Cumhuriyet rejimini kuran devlet aklı da, savas mecrasında yeni rejimi kurmus, kaynaklara el koyma ve bu kaynakları yeniden dagıtma faaliyetlerini yürütmüstür. Makale Mütareke döneminde Ittihatçılıkla hesaplasma çabalarının unsurlarını serimledikten sonra Mustafa Kemal'in neden Ankara Büyük Millet Meclisi'ni (BMM) 1915'i fazahat ile esitleyerek açmak zorunda kaldıgı sorusunu ele alıyor. Bu soruya uluslararası mesruiyet arayısı odagında verilen yanıttan sonra Mustafa Kemal ve Ankara hükümetinin 1915'e dair 1921 sonrasındaki tavırlarının fazahat çizgisinde olmadıgı vurgulanıyor. Makalenin bir diger temel iddiası kaynaklara el koyma anlamına gelen Emvâl-i Metrûke, yani tehcire tâbi tutulan Ermenilerden geriye kalan mülklere dair düzenlemelerinin devlet kapasitesine katkı sagladıgı. Makalede Nutuk'un erken Cumhuriyet döneminde inkârcılığın insasındaki rolü de incelenmekte ve Nutuk'un Türklerin mazlum ve magdurlugu mitinin resmiyet kazanmasında kilit rol oynadıgı vurgulanmaktadır.Öğe Facing eurocentrism, facing modernity: a critical assessment of Turkish intellectual history with special reference to universalism and particularism(Central European University, 2012) Turan, Ömer; Rajaram, KumarThis dissertation explores Turkish intellectuals’ criticism of the West and Eurocentrism along with their imagining of modernity in the twentieth century. To this end, the analysis includes four groups of intellectuals: the Unionists from the very late period of the Ottoman Empire, the Kemalists from the early republican period, the conservatives from the single and the multi-party eras, and the leftwing intellectuals from the 1960s and the 1970s. Historically, Turkish intellectuals have been experiencing being on the border of the West; since the West and Europe have been a source of inspiration for progress and a general reference point in establishing modernity, yet at the same time, a threat for their country in the realm of the realpolitik. This constitutes the main dilemma investigated in this dissertation. This study argues that, for a comprehensive history of the global hierarchies in the nineteenth century, the buffer zones between the European metropolis and the formally colonized peripheries need to be focused on. As such, as a background for the intellectuals’ criticism in the twentieth century, the subjugation of the Ottoman Empire by the European Great Powers throughout the nineteenth century is analyzed by referring to a complex network of informal colonialism, arguing that Ottoman modernization was a search for increasing the state capacity to counter this subjugation. This study highlights that the idea of “saving the state,” which dominated the modernization efforts both in the Unionist and the early republican eras, should be conceptualized as system integration in the terminology of historical sociology. Referring to this historical background of “space of subjugation,” it is argued that for those Turkish intellectuals, facing Eurocentrism included colonial criticism and critical awareness about global hierarchies. Imagining modernity in their locality necessitated challenging the superiority claims of Europe and searching for parity and recognition. The interplay between facing Eurocentrism and facing modernity has always raised the issue of nativism, as it is commonly observed that criticizing Eurocentrism was coupled with essentialist superiority claims of identity. Thus, the issue of nativism is discussed separately for each group of intellectuals scrutinized in this study. The analyses reveal that most of the intellectuals in question had to assume multiple intellectual roles simultaneously, being rational planner, legislator, and interpreter at the same time, due to the necessity of reconciling different universalist positions with the peculiarities of their societies and the necessity of countering prejudices against their culture.Öğe Kahire'den İstanbul'a: Futbol, Siyaset ve Toplumsal Hareketler1(2015) Turan, Ömer; Özçetin, BurakGerek Arap Baharı gerekse Gezi Parkı protestoları sırasında futbol taraftar gruplarının, özellikle de Ultraların şaşırtıcı bir şekilde protestoların önemli aktörlerden biri oluşuna tanık olduk. Mısırda Develer Savaşında ve sonrasında ve Türkiyede de göstericilerle polis arasındaki çatışmalarda, taraftar grupları dağınık ve örgütsüz kitleleri bir araya toplayarak direnişe önemli bir destek vermiştir. Toplumsal hareketlerin bu sıra dışı aktörlerini sorunsallaştıran bu çalışma, Mısır ve Türkiye örneklerini belirli karşılaştırma öğeleri çerçevesinde ele almaktadır. Çekişmeci siyaset literatürünün sunduğu kavramsal çerçeveye yaslanan makalede siyasal fırsatlar, birikmiş bir çekişmenin varlığı, deneyim ve taraftar gruplarının mevcut eylem repertuvarları tartışılmaktadır. Makale siyasete demokratik katılım yollarının tıkandığı, devlet şiddetinin yaygın olduğu ve sokağın asli muhalefet ve protesto uzamı haline geldiği Mısır örneğinde taraftar gruplarının, tecrübeli sokak savaşçıları olarak toplumsal hareketlerin güçlü ve kalıcı unsurları haline geldiğini vurgulamaktadır.Öğe Kahire’den İstanbul’a: futbol, siyaset ve toplumsal hareketler(Mülkiye Dergisi, 2015) Turan, ÖmerÖZET: Gerek Arap Baharı gerekse Gezi Parkı protestoları sırasında futbol taraftar gruplarının, özellikle de Ultraların şaşırtıcı bir şekilde protestoların önemli aktörlerden biri oluşuna tanık olduk. Mısır’da Develer Savaşı’nda ve sonrasında ve Türkiye’de de göstericilerle polis arasındaki çatışmalarda, taraftar grupları dağınık ve örgütsüz kitleleri bir araya toplayarak direnişe önemli bir destek vermiştir. Toplumsal hareketlerin bu sıra dışı aktörlerini sorunsallaştıran bu çalışma, Mısır ve Türkiye örneklerini belirli karşılaştırma öğeleri çerçevesinde ele almaktadır. Çekişmeci siyaset literatürünün sunduğu kavramsal çerçeveye yaslanan makalede siyasal fırsatlar, birikmiş bir çekişmenin varlığı, deneyim ve taraftar gruplarının mevcut eylem repertuvarları tartışılmaktadır. Makale siyasete demokratik katılım yollarının tıkandığı, devlet şiddetinin yaygın olduğu ve sokağın asli muhalefet ve protesto uzamı haline geldiği Mısır örneğinde taraftar gruplarının, tecrübeli sokak savaşçıları olarak toplumsal hareketlerin güçlü ve kalıcı unsurları haline geldiğini vurgulamaktadır.Öğe Türkiye'de devlet aklı ve 1915(2015) Turan, Ömer; Öztan, Güven GürkanDevlet aklı, devleti yönetmeye ilişkin bir akıl yürütme biçimi, bir tasavvur bütünüdür. Bu bağlamda devletin normal hayatta tâbi olunan kurallarla yönetilemeyeceğini, devlet yönetiminin tâbi olacağı kurallar bütününün sıradan ilişkileri düzenleyen normlardan farklı olduğu iddia edilir. Devlet aklının temel gayesi, devletin bekası ve iktidar pozisyonunda olanların konumlarını korumalarıdır. Bu makalenin amacı, devlet aklına referansla Türkiyede devletin Ermeni soykırımının tanınması taleplerine ne şekilde cevap verdiğini ve resmi tezi savunan aktörlerin nasıl bir eylem repertuarına sahip olduğunu 1915ten günümüze kadar olan süreçte analiz etmektir. Ayrıca bu makale, Ermeni soykırımının inkârının Türkiyede devlet ile toplum arasındakientegrasyonunun sağlanmasında kilit bir rol oynadığını iddia etmektedir. Çalışma ilkönce erken Cumhuriyet döneminde inkârcılığın inşa sürecine odaklanıyor. İkinci bölüm, Esat Urasın Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi kitabına referansla, inkârcılığın sistematize edilme çabasındaki dönüm noktasına yoğunlaşıyor. Üçüncü bölümde12 Eylül askerî darbesi sonrasında sivil ve askerî bürokrasinin Ermeni meselesine dairgeliştirdiği stratejiler inceleniyor. Dördüncü bölüm ise Dışişleri Bakanlığının inkârcılığın üretilmesindeki rolünü mercek altına alıyor. Beşinci bölümde Batı parlamentolarına soykırımı tanıma tasarıları geldiği dönemde, Türkiyenin diplomatik mücadeledekullandığı hamle repertuarı tartışılmakta. Altıncı bölüm, genel olarak milli eğitimdebilhassa da yüksek öğrenim alanında inkârcılığı yeniden üreten mekanizmalara odaklanıyor. Diğer bölümde ise Orhan Pamuk ve Hrant Dink davalarında olduğu üzere resmî anlatının yargı mekanizmlarıyla nasıl korunmaya çalışıldığını anlatıyor. Son olarak makalede inkârcılığın, devlet aklının sürekliliğinde önemli bir rol oynadığı iddiaediliyor. Ayrıca resmî taktik ve stratejlerin resmî teze meydan okumalara göre değişim gösterdiği ve fakat inkârcılığın ısrarlı bir biçimde yeniden üretildiği ifade ediliyor